Fehmi Koru*
Sonunda Harvard’ı da dize getirdiler…
Hamas militanlarının, 7 Ekim günü, Gazze’de, kendilerini çevreleyen sınırları aşarak İsrail’e saldırılarının üzerinden üç aydan fazla süre geçti. Bu üç ay içerisinde bütün dünya İsrail’in intikamcı yüzünü gördü.
Herhalde artık sayıları 25 bini geçmiş olan Filistinli İsrail saldırılarında hayatlarını kaybetti.
Ölenlerin üçte birinden fazlası bebek ve çocuk…
Geri kalan üçte ikinin de önemli bir bölümü kadın…
Hamas’a diye hastanelere de bombalar gönderdi İsrail…
İsrailli yetkili ağızlar, başbakandan genelkurmay başkanına, savunma bakanından muhalefet partileri liderlerine kadar siyasi kadrolar, kimi açık kimi ima yoluyla, niyetlerinin Gazze’yi Filistinlilerden boşaltmak olduğunu belli ettiler.
Oradan gönderilecekleri ülkenin adı da belli: Kongo…
Dünyanın vicdanı kanıyor.
Bütün dünyada insanlar olan-bitene isyanlarını protesto mitingleriyle ifade ediyorlar.
Üniversiteler de ayakta; dünyanın -bu arada ABD’nin de- en itibarlı eğitim kurumlarında öğrenciler İsrail’i kınayan toplantılar düzenliyorlar.
Harvard Üniversitesi bu anlamda en hareketli eğitim kurumu.
Philadelphia Üniversitesi (UPENN) de öyle…
Massachusetts Institute of Technology (MIT) de…
Üçünün rektörleri de birer kadın bilim insanıydı.
Harvard’ın rektörü Claudine Gay üstelik siyahi bir kadın. Harvard tarihinde bir ilkti bu.
Bunlar ‘dünyanın en iyi üniversiteleri’ sıralamasında en başta yer alan eğitim kurumları…
Geçen ay, Amerikan Kongresi, bu üç üniversitenin rektörlerini hesaba çekmeye kalktı. Rektörlere neden üniversitelerinin kampüslerinde İsrail karşıtı protestolara müsamaha edildiğini sordular. Neden İsrail’in Gazze’de yaptığına ‘soykırım’ denildiğini de…
Üç rektör de, eğitim kurumlarının serbest tartışmalara yer vermesinin ve öğrencilerin fikir ve inançlarını doğrudan ifade etmelerine zemin sağlamasının bir gelenek olduğunu söylediler.
Memnun kalmadı sorgulayıcılar…
Demokrasinin ve eğitim özgürlüğünün temel esaslarına sahip çıkan rektörler, üniversitelerinin başına döndüklerinde, çevrelerinden yaylım ateşe tutuldular.
Amerika’daki gücü bilinen İsrail Lobisi devredeydi.
UPENN’e yüksek oranda bağış yapan bir iş insanı, en son yaptığı 50 milyon dolarlık bağışı geri istediğini ala-yı vala ile duyurdu. Onun ardından başkaları da sökün ettiler… Rektör Liz Magill, üzerindeki baskılar dayanılmaz hale geldiği için, ne yapsın, istifasını sunuverdi.
Harvard baskılara direndi. Üniversitenin sahibi konumundaki yönetim kurulu, rektör Claudine Gay’in tarihi 400 yılı bulan Harvard’ın geleneklerine uygun davrandığına dair kapsamlı ve meydan okuyan bir red bildirisi bile yayımladı.
Rektör Gay de, kendisine sahip çıkan kurulun üyeleri ile destekleyen okulun öğretim üyeleri ve öğrencilerine teşekkür etti.
Bir Harvardlı olarak ben de sevindim.
Sonunda Harvard da baskılara boyun eğdi.
Eğdi, çünkü Lobi’nin etkisi altındaki -başta Wall Street Journal olmak üzere- medya organları ile Lobi ile irtibatlı büyük bağışçılar, Gay’e karşı akıl almaz bir kampanya yürüttüler.
Yalnızca İsrail karşıtlığı ve anti-Semitizm ile suçlamakla da yetinmediler, kadın hocanın doktora tezi ve yayınlarında fikir hırsızlığı yaptığını da ileri sürdüler…
Çok merak ettim, hangi kitabı ve makalesinde kimden hırsızlık yaptığını öğrenmeye çalıştım; kanıt gösterenlerle karşılaşmadım.
Daha da ilginci, rektör Gay’e karşı kampanyayı yürüten kadronun lideri konumundaki milyarder finans uzmanı Bill Ackman’ın Harvard mezunu ve doktorasını da Harvard’da yapmış olan eşi Neri Oxman tam anlamıyla bir fikir hırsızıymış…
MIT’in bir bölümünde on yıl öğretim üyeliği yapmış Oxman, daha sonra Bill ile evlenince kendisi de finans alanına ilgi duymuş. Business Insider dergisi son sayısında onun adıyla yayımlanmış eski makaleleri tarayıp hırsızlığını kanıtlıyor…
Oxman sonunda şimdi adı X olan Twitter üzerinden “Hatalarımdan pişmanım, herkesten özür dilerim” demek zorunda kaldı.
Daha ilginç bir ayrıntıyla bu yazıyı bitireceğim.
Kongre önüne üç üniversitenin rektörü çıkmıştı. Harvard, UPENN ve MIT’nin rektörleri… Üçü de kadındı bu rektörlerin… UPENN rektörü Liz Magill bir hafta içerisinde istifasını vermek zorunda kaldı.. Harvard rektörü Claudine Gay bir aya yakın direndi, ama artık o da rektör değil…
Üçüncüsü, MIT’in rektörü Sally Kornbluth ise, diğer iki rektörden farklı konuşmadığı, fikirlerini özgürce ifade eden öğrencilerini ve protesto eylemlerini diğerleri gibi savunduğu halde, hala görevinde. Onun aleyhine bir kampanya açıldı mı, hiç işitmedim.
Acaba onun İsrail söz konusu olduğunda diğer hemcinslerinden farklı özelliği ne olabilir?
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.